içerik:
-
►
2008
(48)
- ► Kasım 2008 (24)
- ► Aralık 2008 (24)
-
►
2009
(10)
- ► Şubat 2009 (1)
- ► Ağustos 2009 (1)
-
►
2010
(7)
- ► Şubat 2010 (1)
- ► Temmuz 2010 (1)
- ► Ağustos 2010 (2)
- ► Aralık 2010 (1)
-
►
2011
(5)
- ► Mayıs 2011 (1)
- ► Temmuz 2011 (3)
-
►
2013
(6)
- ► Şubat 2013 (1)
- ► Mayıs 2013 (1)
- ► Haziran 2013 (2)
-
►
2014
(5)
- ► Nisan 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (2)
- ► Ağustos 2014 (1)
-
►
2015
(4)
- ► Şubat 2015 (1)
- ► Temmuz 2015 (1)
- ► Ağustos 2015 (1)
- ► Eylül 2015 (1)
-
►
2016
(3)
- ► Ağustos 2016 (1)
- ► Kasım 2016 (1)
20 Temmuz 2018
16 Temmuz 2018
14 Temmuz 2018
13 Temmuz 2018
28 Ocak 2018
Samuel Beckett: Bir Parça Monolog
*
Perde.
Uçuk dağınık ışık.
Konuşmacı sahneönünün
iyice kenarında seyircilerin solunda.
Beyaz saçlar, beyaz
gecelik, beyaz çoraplar.
İki metre solunda, aynı
hizada, aynı yükseklikte, yeryatağının beyaz ayağı.
Konuşma başlamadan on
saniye önce.
Konuşmanın bitmesinden
otuz saniye önce lamba ışığı yitmeye başlar.
Lamba söner. Sessizlik.
KONUŞMACI, küre, yeryatağının ayağı, dağınık ışıkta belli belirsiz görünür
durumda.
On saniye. Perde.
KONUŞMACI:
Doğum ölümüydü onun. Yeniden. Sözler
az. Ölürken de. Doğum ölümüydü onun. Pis pis sırıtan o zamandan beri. Kalkar gelecek kapağa. Beşikte ve kundakta. Emerken ilk fiyasko. İlk sarsak adımlarla. Anadan nineye ve geri. Boydanboya. İleri geri eğri bacaklarla. Öylesine pis pis sırıtıp durarak. Cenazeden cenazeye.
Şimdiye. Bu gece. İkibuçuk milyar saniye. Yeniden. İkibuçuk milyar saniye. İnanması zor o kadar az olduğuna. Cenazeden cenazeye.
Cenazeleri…sevdiklerinin diyecek handiyse. Otuz bin gece.
İnanması zor o kadar az olduğuna.
Gecenin köründe doğmuş.
Güneş çoktan batmışken karaçamların ardında. Yeni iğneler yeşile dönerek. Odada karanlık büyüyor. Standard lambadan gelen ışığa dek. Fitil kısık. Şimdi
de. Bu gece. Kalkıp günbatımında. Her günbatımında. Odada uçuk ışık. Nereden bilinmez. Pencereden değil. Hayır. Neredeyse hiç.
Hiç diye birşey yoktur.
Elyordamıyla pencereye ve gözünü dışarı diker. Durur bakarak gözünü dikmiş. Kıpırdamadan bakarak.
Hiçbirşey kıpırdamaz o kara kocamanda. Elyordamıyla geri sonunda lambanın durduğu yere. Daha önce durduğu. Son söndüğünde. Sağ cebinde kibrit çöpleri. Birini yakar kalçasına sürterek
babasının öğrettiği gibi. Çıkarır
sütbeyaz küreyi kenara koyar.
Kibrit söner. Bir tane daha
yakar önceki gibi. Çıkarır
fanusu. İslenmiş. Sol elinde tutar. Kibrit söner. Üçüncüyü yakar önceki gibi ve fitile tutar. Fanusu geri koyar. Kibrit söner. Küreyi geri koyar.
Fitili kısar. Işığın
kıyısından geri çekilir ve yüzünü doğuya döner. Boş duvar. Öyle
gece gibi. Kalk. Çoraplar. Gecelik.
Pencere. Lamba. Işığın kıyısından geri çekilir ve durur
yüzü boş duvara dönük. Resimlerle
kaplı birzamanlar. Resimleri…sevdiği
kişilerin diyecek handiyse.
Çerçevesiz. Camsız. Duvara iğnelenmiş. Çeşit çeşit biçimde ve boyda. Biribiri ardından indirilmiş. Gitmiş. Parçalanmış ve savrulmuş. Saçılmış yere.
Tek seferde değil. Aniden
bastırmış bir…değil. Söz yok. Duvardan koparılmış ve parçalanmış
birer birer. Yıllar içinde. Gece yıllarınca. Duvarda şimdi hiçbirşey yok iğnelerden
başka. Hepsi değil. Bazıları koparılırken sökülmüş. Bazıları hâlâ iğnelemiş duruyor bir
parçayı. Öyle durur yüzü boş
duvara dönük. Ölmeye devam. Ne eksik ne fazla. Hayır. Eksik. Ölmeye
eksik. Hep daha eksik. Akşamçöküşünde ışık gibi. Durur orada yüzü doğuya dönük. Boşalmış iğnedelikli yüzey birzamanlar
beyaz gölgede. Birzamanlar
adlandırabilirdi hepsini. Şurada
baba. Şu gri boşlukta. Şurada anne. Şu ötekinde.
Şurada birlikte.
Gülümseyerek. Düğün
günü. Şurada üçü birarada. Şu gri lekede. Şurada yalnız. Kendisi yalnız. Vesaire. Şimdi değil.
Unutulmuş. Hepsi gitmiş
uzun zaman önce. Gitmiş. Koparılmış ve parçalanmış. Yere saçılmış. Süprülmüş ortalıktan yatağın altına ve
bırakılmış. Binlerce yırtık parça
yatağın altında tozla ve örümceklerle.
Bütün…sevdikleri diyecek handiyse.
Durur orada yüzü duvara dönük gözünü dikmiş öteye. Hiçbirşey yok orada da. Hiçbirşey kıpırdamaz orada da. Hiçbirşey kıpırdamaz
herhangibiryerde. Görülecek
herhangibirşey yok herhangibiryerde.
İşitilecek herhangibirşey yok herhangibiryerde. Bir zamanlar seslerle dolu odada. Uçuk sesler. Nereden bilinmez.
Daha az ve daha uçuk zaman geçip giderken. Geceler geçip giderken. Hiçbiri şimdi.
Hayır. Hiç diye birşey
yok. Yağmur bazı geceler yandan
çarpar gene camlara. Ya da yavaşça
yağar aşağıdaki yere. Şimdi
de. Lamba tütüyor kısılmış
fitilden. Garip. Uçuk duman süzülüyor küredeki
açıklıktan. Alçak tavan geceler
boyu islenmiş bundan. Kara
biçimsiz leke gerisi beyaz yüzeyde.
Birzamanlar beyaz. Durur
yüzü duvara dönük betimlenen çeşitli adımlardan sonra. Yani akşamçöküşünde kalk ve gir
geceliğin ve çorapların içine.
Hayır. Zaten onların
içinde. Onların içinde bütün
gece. Bütün gün. Bütün gün ve gece. Kalk akşamçöküşünde gecelik ve çoraplar
içinde ve yerlemlerini bulmak için biraz durduktan sonra elyordamıyla
pencereye. Odada uçuk ışık. Anlatılamazca uçuk. Nereden bilinmez. Durur kıpırdamadan bakarak dışarı. Karanlık kocamanın içine. Hiçbirşey yok orada. Hiçbirşey kıpırdamaz. Görebileceği. İşitebileceği.
Kalır bir daha hareket edemeyecek gibi. Döner sonunda ve yeteri kadar istenç hareket etmeye. Döner sonunda elyordamıyla lambanın
durduğunu bildiği yere. Bildiğini
sandığı. Daha önce durduğu. Son sönmeden önce. Birinci kibrit küre için
betimlenmiş. İkinci fanus
için. Üçüncü fitil için. Fanus ve küre geri yerlerine. Fitili kısar. Işığın kıyısından geri çekilir yüzü duvara dönük. Doğuya. Yanındaki lamba kadar kıpırtısız. Gecelik ve çoraplar beyaz uçuk ışığı almak için. Birzamanlar beyaz. Saçlar beyaz uçuk ışığı almak
için. Yatak ayağı bellibelirsiz
tuvalin kenarı. Birzamanlar beyaz
uçuk ışığı almak için. Durur orada
bakarak öteye. Hiçbirşey. Boş karanlık. İlk söze dek hep aynı.
Geceden geceye aynı. Doğum. Sonra yavaşça uçuklaşıp yitmesi bir
uçuk biçimin. Karanlıktan
çıkıp. Bir pencere. Batıya bakan. Güneş çoktan batmış karaçamların ardında. Işık ölüyor. Yakında hiç kalmayacak ölmek için. Hayır. Hiç ışık
diye birşey yok. Yıldızsız aysız
gökyüzü. Ölür şafağa ve asla
ölmez. Orada karanlıkta o
pencere. Gece yavaşça
çöküyor. Gözler küçük cam
pırıltısına o ilk gecede. Dön
ondan sonunda yüzleş kararan odayla.
Orada sonunda yavaşça bir uçuk el.
Tutuyor yüksekte bir yanan çırayı.
Çıranın ışığında uçukça el ve sütbeyazı küre. Sonra ikinci el.
Çıranın ışığında. Küreyi
çıkarıp görünmez oluyor. Yeniden
göründüğünde boş. Fanusu
çıkarıyor. İki el ve fanus çıranın
ışığında. Çıra fitile. Fanus geri. Çıralı el görünmez oluyor. İkinci el görünmez oluyor. Bronz yatak somyasının pırıltısı. Uçuklaşıp yiter. Doğum ölümü onun. O boş boş gülümseme. Otuz bin gece. Durur lamba ışığının kıyısında bakarak
öteye. Karanlık bütünün içine
yeniden. Pencere gitmiş. Eller gitmiş. Işık gitmiş.
Gitmiş. Yeniden ve
yeniden. Yeniden ve yeniden
gitmiş. Karanlık yavaşça ayrılana
dek yeniden. Gri ışık. Yağmur çığıl çığıl. Bir mezarın çevresinde şemsiyeler. Yukarıdan görülüyor. Akıtıp duran siyah kubbeler. Siyah hendek aşağıda. Yağmur siyah çamurda fokurduyor. Şimdilik boş. O aşağıdaki yer. Hangi…hangi sevdiği kişi? diyecek
handiyse. Otuz saniye. Eklenecek ikibuçuk milyar
küsura. Sonra uçuklaşıp yiter. Karanlık bütün yeniden. Kutlu karanlık. Hayır. Bütün diye birşey yok.
Durur bakarak öteye yarı işiterek kendi söylediklerini. Kendi mi? Sözler ağzından dökülen. Ağzını kullanan.
Yakar lambayı betimlendiği gibi.
Geriye çekilir ışığın kıyısına ve yüzünü döner duvara. Gözünü diker öteye karanlığın içine.
Bekler ilk sözü hep aynı. Birikir
ağzında. Ayırır dudaklarını ve
uzatır dilini. Doğum. Ayırır karanlığı. Yavaşça pencereye. O ilk gece. Oda. Çıra. Eller. Lamba. Bronz
pırıltısı. Uzaklaşıp yiter. Yeniden ve yeniden. Yeniden ve yeniden yitmiş. Ağız apaçık. Bir çığılık.
Boğulur burunda. Karanlık
ayrılır. Gri ışık. Yağmur çığıl çığıl. Akıtan şemsiyeler. Hendek. Fokurdayan siyah çamur. Karenin dışından tabut. Kiminki?
Uzaklaşıp yitmiş.
Gitmiş. Geç başka
konulara. Geçmeye çalış. Başka konulara. Duvardan ne kadar uzakta? Başı neredeyse dokunuyor. Pencerede gibi. Gözleri dikilmiş cama dışarı
bakıyor. Hiçbirşey yok
kıpırdanan. Karanlık kocaman. Durur orada kıpırtısız gözünü dikmiş
dışarı bir daha hareket edemeyecekmiş gibi. Ya da gitmiş yeniden hareket etme istenci. Gitmiş. Kulağında uçuk bir çığılık. Ağız apaçık.
Kapanır hışırtısıyla nefesin.
Dudaklar birleşmiş. Duy
yumuşak dokunuşunu dudağın dudağa.
Dudak dokunur dudağa. Sonra
ayrılır çığılıkla önceki gibi.
Nerede şimdi. Pencereye
geri gitmiş dışarı bakıyor.
Gözleri cama dikilmiş.
Sanki son kez sakıyor gibi.
Döner sonunda elyordamıyla uçuk anlaşılmaz ışık içinde görülmeyen
lambaya. Beyaz gecelik hareket
ediyor o loşlukta. Birzamanlar
beyaz. Yakıp duvara çeviriyor
yüzünü betimlendiği gibi. Başı
neredeyse dokunarak. Durur orada
bakarak öteye bekleyerek ilk sözü.
Birikir ağzında. Doğum. Ayırır dudaklarını ve uzatır dilini
aralarına. Dilin ucu. Duy yumuşak dokunuşunu dilin dudaklara. Dudakların dilde. Uçuklaşıp yit pencerenin dışındaki
karanlıkta. Dik gözünü
karanlıktaki çatlağın içinden öteki karanlığa. Daha ötede de karanlık. Güneş çoktan batmış karaçamların ardında. Hiçbirşey kıpırdamaz. Hiçbirşey uçukça kıpırdamıyor. Kıpırdamadan durup gözleri cama dikili. Sanki son kez bakıyor gibi. O ilk gecede. Otuz bin küsurdan biri. Dön geri sonunda karartılmış odaya. Orada yakınında olacak. Bu gece olacak. Çıra. Eller.
Lamba. Bronz
pırıltısı. Rengi atmış küre
loşlukta yalnız. Bronz yatak
somyası ışığı yakalayan. Otuz
saniye. Kabartmak için ikibuçuk
milyar küsuru. Uçuklaşıp yit. Gitmiş. Çığlık.
Söndürülen burundeliklerinden nefesle. Yeniden ve yeniden.
Yeniden ve yeniden gitmiş.
Kimin mezarına kadar? Hangi…sevdiği
kişininki diyecek neredeyse. O
mu? Siyah hendek çığıl çığıl yağmur
içinde. Çıkış yolu karanlık
içindeki gri çatlakta. Yüksekten
görülen. Akıtan kubbeler. Fokurdayan siyah çamur. Tabut yolda. Sevdiğim…handiyse sevdiğim diyecek yolundayken. Onun yolunda. Otuz saniye.
Uçuklaşıp yit. Gitmiş. Durur orada ötelere bakarak. Karanlık bütünün içine yeniden. Hayır. Bütün diye birşey yok.
başı neredeyse dokunarak duvara.
Beyaz saçlar yakalayarak ışığı.
Beyaz gecelik. Beyaz
çoraplar. Beyaz ayağı yatağın kıyısında karenin sahnenin solunda. Birzamanlar beyaz. En azından…bırak ve baş dayanır
duvara. Ama hayır. Kıpırtısız başı dik gözü öteye
dikili. Hiçbirşey yok kıpırdanan. Hafiften kıpırdanan. Otuz bin hayalet gecesi ötede. Ötesinde o siyah ötenin. Hayalet ışık. Hayalet geceler.
Hayalet odalar. Hayalet
mezarlar. Hayalet…handiyse
sevdiğin hayalet kişiler diyecek.
Bekleyerek yırtan sözü.
Durur orada gözü o siyah peçeye dikili dudakları titreyerek yarı
işitilen sözlerle. Başka konuları
konu edinen. Başka konuları konu
edinmeğe çalışarak. Yarı işitene
dek yoktur başka konular.
Hiçbirzaman yoktu başka konular.
Hiçbirzaman yok iki konu.
Yok tek bir konudan başkası.
Ölüp gitmişler. Ölen
gidenler. Gitme sözünden. Gitmiş sözü. Başka nereye ki?
Gözünü öteye dikmişin farketmediği. Küreye yalnızca.
Öteki değil.
Anlaşılamamış.
Hiçbiryerden. Her yanda
hiçbiryer. Söylenemezce uçuk. Küre yalnızca. Yalnız gitmiş.
çeviri; Oruç Aruoba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)