7 Aralık 2008

(düşler kitabı'ndan II)

* bahçe

Bu garip bahçenin ortasında sımsıkı kapalı perdeleriyle duran
pencerenin etrafında dolanıyorum.
Çalılar, dikenlerle örülü engeller arasında
dönüp duruyorum pencerenin merkezkaçında.
Perde usulca aralanıyor, bir göz bana
“Dolan gel öte taraftan!” gibi bir işaret yapıyor.
Usta eve dönmüş diyorum içimden.
Ah, çok zaman oldu, ne çok zaman oldu.
Önüme taş yığını gibi basamaklar çıkıyor,
seke seke çıkıyorum.
En üstünde beton dökme bir at,
başı kırık, uzun kuyruğundan demirler fırlamış.
Ha gayret tutunup çıkıyorum üstüne,
oturuyorum.
Önce, minyatürden bir fil çıkageliyor atın ayakları dibine.
Sonra bir tapir.
Uzun dişli bir yaban domuzu.
Siyah beyaz tire film baskısı bir zebra.
Hepsi de küçücük,
minicik,
yoğun,
ağır hayvanlar.
Gergedan -en fazla- bir kedi kadar.
Zürafa ince kâğıttan, boyu uzun mu uzun yine de;
boynunu uzatıp kulağımı kokluyor.

Ustanın dudaklarında bir gülümseme,
hiç konuşmuyor benimle.
Pencere, akşam güneşiyle
alev alev yanıyor.



(2002)

Hiç yorum yok: