Masal bu ya,
kurdun biri, ancak 18. yüzyıl tablolarında görülebilecek bir çınarın en manzaralı dalına tünemiş, çellosunu çalıyormuş…
Masal aslında kurt ile kuzunun masalı…! Ya da karga ile kurdun! Belki de karınca ile karganın,,, Kim bilir, köpek ile çekirgenin de olabilir… Her ne ise, kurt tünediği dalın yapraklarının (mevsime uygunluk göstermek için) birer birer dökülüşünü kendine tempo almış, çellosunu kimi zaman piçikatolarla, kimi zaman stakkatilerle renklendirerek konuştururken, şey gelmiş; ... karınca! Sormuş ulu uğacın köklerinden sorguçlarını kaldırıp;
-Hey kurt kardeş , güzel çalarsın da, söyle bana, tersinden okunduğunda da müzik olan nedir sence? Kurt bu beklenmedik soru üzerine dikelen tüylerini arşesiyle yatıştırmaya çalışırken, düşünmüş ne yanıt versem diye. Ama karınca yanıtı beklemeden bir taş daha atmış kuyuya;
-Müziğin yasa dışı olmasından söz edilecek mi bir gün? Ansiklopedilerden madde beğenebilecek misin bu sorulara?
-Orada öyle bütün bir yaz çellonu çaldın, hoşça vakit geçirip tembellik ettin, kara kış geliyor yiyeceğin falan da yok. Karnını notalarla mı doyuracaksın?
-Ansiklopedilerde yazmaz ama şunu söyleyebilirim ki, yapısı gereği has müzik yasa dışıdır zaten, çünkü kamusal değildir. Önce uyarılır, sonra bir yerlere kapatılır, ama o , bir fısıltı halinde bile olsa sesini duyurur. Ne de olsa tersinden okunduğunda da müziktir. Hem ben özgür bir kurdum, kış için yemeğim yok ama, müziğim ve hazır kartım var! Sen asıl köleliğinin üstüne bir düşün bana bu soruları sorana kadar; sen özgür müsün?
-Karıştırıyorsun kurt kardeş, ben özgürüm, ben karıncayım, senin dediğin köpektir köle olan. Bizim kendi netvörkümüz var zaten. Biz toplumsal olarak (buraya ikinci bir zaten) özgürüz.
-Karınca değil tilki bile olsan fark etmez. Beni lafa tutup, çellomu düşürtemezsin, müziğimi kesemezsin.
-Bunu bir meziyet diye abartma kurt kardeş, bir enstruman çalmak nedir ki, bir kereliğine kazanılan bir beceri… Oysa, bir kediye bakmak, bıkmadan usanmadan hergün, ama hergün onun gereksinimlerini karşılamak, dünyanın en zor işidir diyor Cortazar.
-Ben de çelloma bakıyorum, onun ve benim ruhumuzu cilalıyorum, kediyi ne yapayım?
-Peki ya korkuların yok mu yaşamına dair?
-Korkudan önce kaygı, önemli olan o. Kaygının nedeni belirsiz, müziğin de tınlama noktası budur; belirsizlik! Ayrıca siz toplumsal olarak nasıl özgür oluyormuşsunuz? Özgürlük satın alınan bir telefon kartıdır diye biliyorum ben!
-Hayır kurt kardeş, özgürlük satın alınamaz, özgürlük, toplumsal bir şebekedir, bireyler bu şebekenin birer halkasıdır. Hem lafı değiştirme de söyle bana, belirsizlik nasıl tınlarmış müzikte?
-Bu müzik işi simya gibidir özgür karınca, altın notayı elde edeceğim diye, yaşamını sülfirik asitle yıkamaya soyunan simyacıyla müzisyen aynı kişiliktir. Hem, güzel şeylerin yanlışlıkla yapıldığını söylerler, kim bilir belki de doğrudur, yaşamım asitle delik deşik bile olsa, bir gün kendi altınımı üretirim. Üretemezsem bile bu uğurda açlıktan ölmeğe hazırım.
-Sana iyi yolculuk kurt kardeş, hem ağaçla aynı hızdasın, hem diyar diyar gezersin. Özgürlüğünü kullan da beni ğittiğin yerlerden ara e mi! Belki sana yiyecek gönderirim…
Der ve uzaklaşır karınca, kurt, çellosunu hálá aynı ağaçta dillendire dursun, bu masaldan ben bir yere varamadım.
Siz?
Ya siz,
özgür müsünüz?
(2002)
kurdun biri, ancak 18. yüzyıl tablolarında görülebilecek bir çınarın en manzaralı dalına tünemiş, çellosunu çalıyormuş…
Masal aslında kurt ile kuzunun masalı…! Ya da karga ile kurdun! Belki de karınca ile karganın,,, Kim bilir, köpek ile çekirgenin de olabilir… Her ne ise, kurt tünediği dalın yapraklarının (mevsime uygunluk göstermek için) birer birer dökülüşünü kendine tempo almış, çellosunu kimi zaman piçikatolarla, kimi zaman stakkatilerle renklendirerek konuştururken, şey gelmiş; ... karınca! Sormuş ulu uğacın köklerinden sorguçlarını kaldırıp;
-Hey kurt kardeş , güzel çalarsın da, söyle bana, tersinden okunduğunda da müzik olan nedir sence? Kurt bu beklenmedik soru üzerine dikelen tüylerini arşesiyle yatıştırmaya çalışırken, düşünmüş ne yanıt versem diye. Ama karınca yanıtı beklemeden bir taş daha atmış kuyuya;
-Müziğin yasa dışı olmasından söz edilecek mi bir gün? Ansiklopedilerden madde beğenebilecek misin bu sorulara?
-Orada öyle bütün bir yaz çellonu çaldın, hoşça vakit geçirip tembellik ettin, kara kış geliyor yiyeceğin falan da yok. Karnını notalarla mı doyuracaksın?
-Ansiklopedilerde yazmaz ama şunu söyleyebilirim ki, yapısı gereği has müzik yasa dışıdır zaten, çünkü kamusal değildir. Önce uyarılır, sonra bir yerlere kapatılır, ama o , bir fısıltı halinde bile olsa sesini duyurur. Ne de olsa tersinden okunduğunda da müziktir. Hem ben özgür bir kurdum, kış için yemeğim yok ama, müziğim ve hazır kartım var! Sen asıl köleliğinin üstüne bir düşün bana bu soruları sorana kadar; sen özgür müsün?
-Karıştırıyorsun kurt kardeş, ben özgürüm, ben karıncayım, senin dediğin köpektir köle olan. Bizim kendi netvörkümüz var zaten. Biz toplumsal olarak (buraya ikinci bir zaten) özgürüz.
-Karınca değil tilki bile olsan fark etmez. Beni lafa tutup, çellomu düşürtemezsin, müziğimi kesemezsin.
-Bunu bir meziyet diye abartma kurt kardeş, bir enstruman çalmak nedir ki, bir kereliğine kazanılan bir beceri… Oysa, bir kediye bakmak, bıkmadan usanmadan hergün, ama hergün onun gereksinimlerini karşılamak, dünyanın en zor işidir diyor Cortazar.
-Ben de çelloma bakıyorum, onun ve benim ruhumuzu cilalıyorum, kediyi ne yapayım?
-Peki ya korkuların yok mu yaşamına dair?
-Korkudan önce kaygı, önemli olan o. Kaygının nedeni belirsiz, müziğin de tınlama noktası budur; belirsizlik! Ayrıca siz toplumsal olarak nasıl özgür oluyormuşsunuz? Özgürlük satın alınan bir telefon kartıdır diye biliyorum ben!
-Hayır kurt kardeş, özgürlük satın alınamaz, özgürlük, toplumsal bir şebekedir, bireyler bu şebekenin birer halkasıdır. Hem lafı değiştirme de söyle bana, belirsizlik nasıl tınlarmış müzikte?
-Bu müzik işi simya gibidir özgür karınca, altın notayı elde edeceğim diye, yaşamını sülfirik asitle yıkamaya soyunan simyacıyla müzisyen aynı kişiliktir. Hem, güzel şeylerin yanlışlıkla yapıldığını söylerler, kim bilir belki de doğrudur, yaşamım asitle delik deşik bile olsa, bir gün kendi altınımı üretirim. Üretemezsem bile bu uğurda açlıktan ölmeğe hazırım.
-Sana iyi yolculuk kurt kardeş, hem ağaçla aynı hızdasın, hem diyar diyar gezersin. Özgürlüğünü kullan da beni ğittiğin yerlerden ara e mi! Belki sana yiyecek gönderirim…
Der ve uzaklaşır karınca, kurt, çellosunu hálá aynı ağaçta dillendire dursun, bu masaldan ben bir yere varamadım.
Siz?
Ya siz,
özgür müsünüz?
(2002)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder