15 Kasım 2008

SON TANGO

(PARİS’DE SON TANGO, AMSTERDAM’DA ÖLÜM, LİKYA’DA KONSER)

Güneş gideli çok oldu şu tepelerin oradan.
Mavi derin.
Işıma donup yalazlandı şimdi. Denize kalay çalan çingene dolunay, Likya mezarlarının rastgele dizilişini gölgeleyen bodur çalılar, ara ara yüzümü yalayan yaban inciri kokusu.

Hışırtılar, kıpırtılar artıyor kuytulardan meydanın orta yerine doğru. Ben yerimi çoktan kapmışım; aslanlı mezarım. Kalabalık olacağı belli. Fısıltılara kulak kabartıyorum; “Ayın kuyruğu burçlara değdiğinde başlayacakmış.”, “Sizin yeriniz neresi?”, “Ben çok uzaklardan geldim, adanın arkasından.”, “Biz buralıyız.”, “Bu son konsermiş.”, “Onca zaman bekledik bu geceyi.”

Garip, yanardöner kanatlı bir böcek “Biraz yana kayar mısınız, Mr. Baker geliyormuş, aşağıdan göremiyorum.” diyor. Çekiliyorum çıkıntının ucuna doğru. Kayaların, mezarların arasından kıvrılarak çıkan patikada bir karaltı seçiyorum. Gözlerim iyice alıştı alacakaranlığa. Metalik bir yansı uçup geliyor. Kalabalığın giderek artan gürültüsü kesiliveriyor ansızın. Önce trompetini görüyoruz; pırıl pırıl, akkor.

Ağır aheste, tören adımlarıyla yaklaşıp Nomi Meydanı’na, sahnenin ortasına ulaşıyor karaltı. Sesimiz soluğumuz tutuluyor. İlk ayışığı kalenin burçlarından kurtulup sahneye süzüldüğünde, kırmızı sarı spotlar da yanıyor. Piyano, basın tatlı swingiyle başlatıyor ayini. Çizgili gömleği, siyah ceketi, biryantinlenmiş uzun gri saçlar, trompetini koluna sıkıştırmış, mikrofona uzanıyor yarı iliştiği tabureden.
Gözleri kısık “My funny Valentine, sweet comic Valentine...”

Dünyanın ucundaki
Son burçta
Bohem kırgını kristal ay
Tutkun
Ilgın ürpertisiyle utangaç
Dudaklarına
Yakamozlar tutuşur
Yanardöner
Saydam turkuvazda yıkanan
Çıplak ayaklarına
Gümüş nitratın kağıda tutsayamadığı bu
Dünyanın ucundaki
Son burçta.

*









Paris, Aperlai, Venedik ya da Amsterdam; ölüm her yerde. “Let’s get lost.” Mırıldanıyor Chesney Chet H. Baker; “Müziğimden başka verecek bir şeyim yok!” Uzanıp yanağımı öpüyor, dişsiz buruk bir gülümseyiş “Thanks Scaramouch, yakında yine geleceğim.”Parmakları trompetinin klavyelerinde inip kalkıyor “Oysa hep son kezmiş gibi çalarım.”

(1988)

Hiç yorum yok: